14 Ekim 2011 Cuma

Fatih Ne Zaman Adam Olur?

   Fatih Altaylı hep büyük Türkiye medyasının küçük bir fotoğrafı gibi görünmüştür gözüme. Ama omurgasız, liboş bir ''devir adamı'' oluşundan değil; kendisini bildim bileli ilgi delisi, patron yalakası, medya bilinci bulunmayan ''gazeteci'' görüntüsüyle bu kanıyı yaratmıştır bende. Bayılır sansasyona, konuşulmaya, ''farklı'' bir şey söylemeye vs.. Neyse zaten şu adam üzerine yazı yazarak harcadığım zamanın burukluğunu hissederken, bir de geçmişinden falan bahsederek şu değersiz yazıyı uzatmak istemiyorum. Bilen bilir bu şahsın kim olduğunu, ne olduğunu zaten..

Hebe höbö diye haber sunuşuna değinmek isterdim de öhm neyse mevzuya dönelim. Şimdi olayları en baştan değil de, 1 hafta önceden; Fatih Altaylı'nın ertesi gün yazısından ele almak lazım. Duyarlı teşhirci dostumuz, kadına şiddet dediğimizin gözü morarmış bir kadından ibaret olmadığını bizlere göstermek için o fotoğrafı buzlamadığını söylüyor. Mantık doğru, uygulama yanlış... Yani kadına şiddete, ya da şiddetin kendisine kamuoyunda yüzeysel bir bakış olduğu doğru. Fakat buna tepki göstermenin, ya da bu duruma dikkat çekmenin yolu bu değil.

  Kaldı ki mantığının doğru olduğunu kabullensek de, Fatih Altaylı'nın o işi tamamen öyle bir niyetle yapacak bir adam olmadığını da biliriz. Alacağı tepkiyi tahmin etti evet, ama bu tepkiyi almaktaki amacı ilgiyi kadına şiddete değil, daha önce 1000 defa olduğu gibi kendi üzerine çekmekti. İlginç bir ego var bu arkadaşta. Bir fikir düşüyor aklına, doğruluğuna inanıyor ve ifade etme ihtiyacı hissediyor doğal olarak. Buraya kadar sıkıntı yok. Fakat iş ifade etme aşamasına gelince yıllardır elinden geldiği kadar en aşırı, en sansasyonel, en ilgi çekici yolu seçiyor. O yüzden o manşeti ilk gördüğümde hiç şaşırmadım, yapsa yapsa Fatih'in yapacağı bir iş zaten bu... Bir kadın vücudunun teşhiri üzerinden fikrini belirtme ihtiyacı hissedecek kadar ezik bir gazeteci olmuştur her zaman.

  Olay bu boyutlarıyla sıradan bir ''gazeteci'' bok yemesi. Alışılagelmiş durumlardan biri... Farklı isimlerle, farklı benzerlerini defalarca yaşadık zaten kokuşmuş medya sayesinde. En yakın örnek Defne Joy Foster'ın ölümünden sonra memleketin bir diğer ünlü ayısı Hıncal Uluç'un ettiği deli saçması laflardır. Neyse...

   Benim bu fotoğrafı ilk gördüğüm andan itibaren yaklaşık 1 saat Fatih Altaylı'ya aralıksız küfretmeme sebep olan o halde teşhir edilen kadının fotoğrafını gördüğüm an değil, gözümü gezdirmeye devam edince yandaki satırlarda okuduğum ''2 çocuğu'' ifadesidir. Zaten kadına, insana yapılan bir terbiyesizlik, bir ''gazeteci'' ayıbı var ortada. Bir de üstüne bu kadının 2 çocuğu olduğunu öğreniyoruz. Ve bu haberi manşetten veren şahıs o çocukların psikolojisini, o fotoğrafı görme ihtimalini ya da ileride o fotoğrafa bir şekilde ulaşmaları durumunda iç dünyalarında neler yaşayabileceklerini hiç düşünmüyor. Bu kadar basit bir şeyi düşünemeyen lavuk da memleketimde ''gazetecilik'', ''kadına şiddet'' ahkamları kesiyor. Her gün köşesinde ''Ne zaman adam oluruz?'' onu anlatıyor. İşte böyle rezil bir adam yıllardır bu ülkede ''gazeteci'' diye saygı görüyor ve bence yazının başında dediğim gibi Türk haber medyasının küçük bir fotoğrafını oluşturuyor.

  Biz ne zaman oluruz bilmiyorum da senden hiçbir zaman adam olmaz ayı Fatih. Mayan bozuk...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aklına gelen bir şey varsa yaz.